Hakkımda

Fotoğrafım
gelip geçerken kancasız oltama takılanlar;

30 Mayıs 2012 Çarşamba

bazen...


bazen deniz olur bir şarkı,
dertlerinizin yüzdüğü son ses bir deniz...
ses,
siz,
sizce,
ses-siz-ce kulaç atarsınız, 
kramplar içinde tuzlu nakarat,
dalgalar yükselir üstünüze,
çığlık çığlığa,
ne vakit aynı şarkıya düşseniz,
boğulursunuz...

29 Mayıs 2012 Salı

IMANY

Ankara'dan İstanbul'a dönüş yolunda ismi uzunluğundan lazım değil arkadaşım, sarılmış telefona, bağırınıyor, "Imany geliyormuş, ne zaman, nereye" diye. Şaşkın ben, bakınıyorum hemen ofis kulağımızın çınlayan sesine... 1 Haziran'da KüçükÇiftlik Park'ta sahne alıyormuş meğer 2011 yılında "The Shape Of a Broken Heart" albümüyle Altın Plak Ödülü'nün sahibi Imany. Biletler için çoktan geciktiğimizi düşünerek ben, hemen buradan bir şarkı uçuruyorum Aslı Cevahir Arabacı Keleşabdioğlu'na :) dinle ama...


Malaga / Mercado Central De Atarazanas

                                                                                          
           Malaga'da bir pazar yeri girişi. Arap mimarisi'nden miras kalmış bütün heybetiyle...hemen altta süslü duvarları, girişinde ve çıkışında pazarın renklerine ayna olup, pazarın renkleri ile yarışıyor... ÖTE'den BERİ beslendiğimiz denizana'ya lezzet durağından selam olsun...





















           

asabiyim ben!


Alhambra'da bir yorgun... / İspanya
      dünyanın çocuk yüzleri de zamana uymuş, ASABİYET
              her yerde hüküm sürüyor....          


Granada sokaklarında bir gezgin, kızgın...


TAPAS

Eskiden kadehlerine sinek girmesin diye üstünü bir dilim ekmekle kaparmış İspanyollar. Zamanla üstüne ufak tefek atıştırılacak şeyler de eklemeye baslamışlar. Tapas buradan türemiş. Tapa İspanyolca da kapak anlamında. Aynı İtalyanca'dan aldığımız tıpa ya da tapa gibi. Bizim mezelere kıyasla çok yeni bir kültür olduğunu söylemek mümkün. Andalucia'da 19. yüzyılın 2. yarısında ortaya çıkmış. Tapeo denilen bir adetleri var. Bardan bara dolaşarak değişik
tapaslar denemek. Bununla birlikte çeşitli barların özel tapasları var ve ona göre müdavimleri oluşmuş. 

Mayıs 2012 Granada ziyaretimde tanıştım "tapas" ile. Hem de tam yabancı tanışması. Tapas istediğmde,  bir porsiyon gelecek önüme sanmıştım. Meğer üstte not düştüğüm gibi meze vari bir yiyecek bütünüymüş tapas. Bana göre atıştırmalık demek daha yakışır. O vakit tapas yapan bir cafe - bar bulup oturmalıydım. La Alacena de Tapas'ta, İspanyol iki bayanın hemen önündeki masaya oturdum ve sordum kendilerine;
 "yabancı birisi hangilerini mutlaka yemeliydi acaba?".
Aşağıda fotoğrafladığım gibi, üçünü özellikle önerdiler bayanlar ve masayı donattım bende. paella, tortilla ve croquetas ile...


Efendim meğer adap öyle değilmiş. Herhangi bir İspanyol lokantasına ya da cafe - bar'a gittiğinizde su da isteseniz bir parça yiyecek verilirmiş yanında. Menü'den seçme şansınız da var tabi.

Bir küçük birayla ben üç farklı tapas'ı yuvarladım ama usulü öğrendiğimde Mabel 'den, çok güldüm bir gün önceki halime.

Mabel Vigil Monllas, Granada
kızarmış ekmek üstü salamura balık,
yeşil zeytinle birlikte


Bu tecrübeden sonra büyük bir keyifle, her kadehin ardından yeni kadehle gelecek yeni lezzetleri merak ederek içtim.



TOPRAK


Kuraklığın kısırlığındır!
Kısırlığında açım!
Kısırlığında kısır!
Susuzluğun  suskunluğundur!
Susuzluğun suskunluğum!

John Keats (1795 - 1921)


1819'da arkadaşı Joseph Severn tarafından çizilmiş portresi,
John Keats
Duya düşüne büyüyelim...
ÖTE'denBERİ bağır bağır söyleyip, kulak verip, amel etmemiz gereken bir söz yazarın düşünden söze önce, sonra kaleme düşmüş. "Beyni geliştirmenin tek yolu hiçbir fikre saplanmamak tüm düşüncelere açık olmaktır."

Şair bir şirinde de güzellik ve doğruluğu bütünleştirir;

"Beauty is truth, truth beauty, -that's all / Ye know on earth, and all ye need to know"

"Güzellik doğruluktur, doğruluk ise güzellik, hepsi bu / Yeryüzünde bildiğin ve bilmen gereken her şey"

Yirmi bir yaşındayken, çırak olarak başlayıp tam da önemli bir aşamaya geldiği tıp alanını bırakıp, kendini tümüyle şiire vermeye karar verdi. Kısa süre sonra yazar Leigh Hunt 'la ve ressam Benjamin Robert Haydon ile dostluk geliştirdi ve böylelikle Londra'daki yazın çevresinin içine girdi. Bu çevre içinde dönemin ünlü simaları olan Percy Shelley, William Hazlitt ve Charles Lamb ile tanıştı. Giderek şiir üzerine daha çok okumaya ve daha çok şiir üretmeye başladı. Edmund Spenser'ı, John Milton'ı ve William Shakespeare'i çok iyi incelediği belli olan John Keats'ın şiirlerinde, bu şairlerin etkisine rastlanır.
John Keats, yalnızca 25 yıl süren yaşamı boyunca üç kitap yayımladı: Poems (1925), Endymion ((1818), Lamia, Isabella, The Eve of St. Agnes, and Other Poems (1820).

Generalıfe / Granada

 








                                  
 
     


24 Mayıs 2012 Perşembe

ugr / Universidad de Granada

 Universidad de Granada

5-11 Mayıs tarihleri arasında, Işık Üniversitesi'nin bir çalışanı olarak, ERASMUS Personel Hareketliliği Programı kapsamında Granada Üniversitesi'ne gitme şansım oldu.


Granada Universitesi Siyaset Bilimi ve Sosyoloji Fakültesi'ni ziyaretimde, panolarından fotoğrafladığım bu resmi, Granada denince akla gelen bir çok başlığı barındırdığı için, evinde bulunduğu kalabalığın içinden sıyırıp, misafir ettiğim ÖTE'denBERİ'de baştacı yapıyorum. Resimden de anlaşılacağı üzere;

Granada;  Granada Üniversitesi demek...
Alhambra demek...
Sierra Neveda ve karlı tepeleri demek...
Misafir ettiği bir çok dünya vatandaşı ile aslında Dünya demek...

Granada Üniversitesi; İspanya'nın Granada şehrinde, yaklaşık olarak 88.000 öğrencisi bulunan bir devlet Üniversitesi. Erasmus değişim programı aracılığı ile her yıl 2000'den fazla Avrupalı öğrenci  Granada Üniversitesine kayıt olarak Granada'yı Erasmus programı içinde en popüler hale getirmekte. Bu sayı 2011-2012 eğitim öğretim yılı için 2.700 civarında. Üniversite'nin "Center for Modern Languages", "Modern Diller Merkezi'ne" ise her yıl 10.000'in üzerinde yabancı uyruklu öğrenci kayıt yaptırmakta.

Aynen bizde olduğu gibi öğrenciler lise derecesinde bir mezuniyetten sonra bir sınava tabi oluyorlar İspanya'da. Bu sınavda %90 başarı sağlayan öğrenciler burslu olarak Granada Üniversitesi'nde eğitim almaya hak kazanıyorlar. Onun dışında yeterli başarıyı sağlayıp kayıt yaptıracak öğrenciler ise bizdeki harçlara karşılık gelen ve yıllık €700 - €800 arasında değişen bir vize ücreti ödüyorlar.
Bu ücret eğitim ücreti dışında hiçbir hizmeti kapsamıyor.

2012-2013 akademik yılı için Granada Üniversitesi; bütün alanları kapsayan 65 Lisans Programı, 3'ü Erasmus, 7'si  iki dili bilenler (İngilizce - İspanyolca) için olmak üzere toplamda 88 Yüksek Lisans Programı, 10 Granada Universitesi Öğretme Yüksek Lisans Programı ve Uzman kursları, 35 Doktora Programı,  24 Ömür Boyu Öğrenme kursu, 35 yaz kursu ve 135 on-line kurs ile  ulusal ve uluslararası ağda eğitime hizmet vermeye  devam edecek.

Bence yabancı uyruklu öğrencilerin Granada'yı tercih etme sebeplerinin başında  akademik takvim'in 1 akademik yıl öncesinden belirlenmiş olması. Açılacak dersler, ders saatleri, dersleri verecek eğitmen kadro, sınav takvimi vs. gibi öğrenciyi birinci kalemde ilgilendiren tüm akademik tarihler ve saatler belirlenmiş ve kitap halinde hazırlanmış. Her program  için iki ayrı danışmandan birinin kontrolünü tercih etme hakkı var öğrencilerin. Ve her sınıf için farklı saatlerde 2 set program var. Yani Granada Üniversitesi ile ilgilenen ve değişim programı ile orada bir dönem geçirmek isteyen aday öğrenci, sisteme on-line giriş yaparak, kişisel bilgilerini ve akademik bilgilerini sisteme işleyip, almak istediği dersleri hazır takvimden seçip henüz kabul edilmeden numara sahibi olabiliyor. Kabulü halinde de aynı numara ile işlemleri devam ediyor süreçte.

Elimde Siyaset Bilimi ve Sosyoloji Fakültesine ait akademik takvim mevcut. İlgilenen herkes ödünç alabilir. Müracaat, Işık Üniversitesi Öğrenci İşleri Daire Başkanlığı.

Eğer lisans programları İspanyolca değil de İngilizce olsaydı, eminim Erasmus değişim programı ile Granada Üniversitesi'ne gitmek isteyen öğrenci sayısı 2.700 lerde kalmaz, en az iki katı olurdu.

Granada Üniversitesi her yıl yüzlerce Avrupalı öğrenciyi Erasmus bünyesinde kabul ederken, yine aynı değişim programı ile dışarıya gönderdiği öğrenci sayısı çok az. Bunun başlıca sebebi İspanyolların dil konusunda tembel olmaları. İngilizce konuşan İspanyol vatandaşı sayısı çok az. Sosyoloji  Bölümü'nden örneklersek; 2011-2012 akademik yılında in-coming öğrenci sayısı ( sadece Erasmus bünyesinde ) 250 iken, out-going öğrenci sayısı 100 kadar. Toplamda bölüme kayıt olan öğrenci sayısı ise 2000'in üstünde.

Ziyaretim sırasında benimle ilgilenen Siyaset Bilimleri Fakültesi Uluslararası Ofis Sorumlusu Suzanna, yeni jenerasyonda İngilizce eğitimine daha fazla önem verildiğini, fakat kendi dönemleri  ( erken 40'lar sanırım Suzanna'nın yaşı ) ya da şu anda çalışan genç nüfus için İngilizce konuşmanın gerçek bir ayrıcalık olduğunu söylüyor. Hemen sol yanda Litvanya Üniversitesi'nden gelen iki akademisyen ile birlikte Suzanna, Işık Üniversitesi'nin Uluslararası rehberini gösterirken.  
Suzanna'nın ofis çalışma saatleri 10:00 - 14:00 arası. Kapıda bu saatleri gördüğümde nasıl şaşırdığımı tahmin edersiniz. Saat 09:00'da ofise geldiğini ve 15:00'te ayrıldığını söylüyor Suzanna. Açılış ve kapanıştan 1 saat önce ofis öğrenci ya da ziyaretciye kapalı ki kendi işlerini düzene koyabilsinler.
  Öğrenciler için ise ders saatleri sabah 8:00 ile akşam 22:00 arasında dağılabilmekte.
Tam da yeri bence;) İspanya'da çalışma saatleri;
En çok misafirini şaşırtan başlık İspanya için çalışma saatleri olsa gerek. Az çok "siesta" hakkında bilgi sahibi olmama rağmen, saat 13:30'dan sonra içeriden kapanan kepenkler beni de şaşkına çevirdi. Bu saatlerde  ana öğünleri olan yemeklerini yiyip, siesta'ya çekiliyor İspanyollar. Çalışma saatleri kısa olmakla beraber, iş saatlerinin oldukça yoğun geçtiğine şahidim.  Bankalar, resmi daireler ve işyerleri için çalışma saatleri;
Bankalar
Pazartesi-Cuma sabah 8.30 ile 14.00 arası, Cumartesi günleri 8.30-13.00 arası açıktır. Bankalar, 1 Nisan ile 30 Eylül tarihleri arasında Cumartesi günleri kapalıdır.
Resmi Daireler Pazartesi-Cuma günleri ve 08.00-15.00 arası çalışma saatleridir.
İşyerleri
Bütün İspanya'da dükkanların asgari açık oldukları süre Pazartesi'den Cumartesi'ye kadar 10.00-13.30 arası ve 17.00'den 20.30-21.00 saatleri arasındadır. Büyük mağazalarda, süpermarketlerde ve hipermarketlerde öğle tatili uygulaması yoktur ve daha geç saatlere kadar hizmet verilmektedir. Rekabet esaslarını göz önüne alarak her otonom bölge, işyerlerine yılda en az 8 kez tatillerde veya pazar günleri açık kalma izni vermektedir.

 
Hemen yanda gülen bir yüz vardı: çok rahtsız edildiği için isim ve fotoğrafını kaldırmak zorunda kaldım. Ankara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü 2. sınıf öğrencisi idi. Erasmus değişim programı ile Granada Üniversitesi'nde. Granada'ya aşık olduğunu ve ömrünün en güzel günlerini geçirdiğini söylüyor. Ofisi ziyaret sebebi, Barselona Konsolosluğu'nda bir staj imkanı için resmi evrak ihtiyacı. Soluksuz İspanyolca konuşurken ofis çalışanları ile hayran hayran bakarak soruyorum, nasıl bu kadar iyi anlayıp konuştuğunu hemen. Aldığım cevap şu; geleli henüz 2 ay oldu ve başlangıçta hiç İspanyolca konuşamama durumuma rağmen girebileceğim bütün dersleri takip ederek, bu kısa sürede derste anlatılanların %60 'ını artık anlayabiliyorum ve İspanyolca kolay iletişim kurabiliyorum. Evet, şahidim. Barselona'da, Konsoloslukta kendine staj imkanı yaratacak kadar iyi konuşuyor İspanyolca'yı ve durmuyor hiç, koşturuyor. Umarım dilediğince işliyordur süreç.
O İspanyolca konuşurken duyduğum kıskançlığımı dile getiriyorum, ve bu hissi hayranlıkla sıvayarak sarılıyorum, gülüyoruz .
Tebrikler ve başarılar isimsiz :) kahraman..

 
  












Granada'ya Cumartesi varıp, pazar günü şehri hayran hayran gezinirken önce ezberimdeki adres sonra da ilk ziyaret durağım, kamerama hemen üstteki gibi yansıyor...
Siyaset Bilimi ve Sosyoloji Fakültesi'nde turluyoruz Litvanya'lı iki akademisyen ve Suzanna ile.
Aşağıda Sosyal Bilmler Fakültesi Öğrenci İşleri Ofisi'nden iki kare görüyorsunuz.
Öğrenci İşleri Ofisi, ziyaret ettiğim iki ayrı Fakülte için farklı işliyordu.
Sosyal Bilimler ve Politika Fakültesinde, Uluslararası Ofis Dekanlı'ğa bağlı olarak ayrı bir katta ve ofiste çalışırken, Eğitim Fakülte'sinde durum farklıydı. Uluslararası Ofis Sorumlusu, Eğitim Fakültesi'nde Öğrenci İşleri Ofisi'ndeydi. Sonuç olarak Eğitim Fakültesi Öğrenci İşleri Ofisi'nde 17 kişi çalışıyordu. Toplamda 5.500 öğrencisi var Eğitim Fakültesi'nin bu yıl. Bölüm temsilcileri, Otamasyon, Bilgi İşlem, Uluslararası Ofis hepsi bir aradaydı. Öğrencilere ait tüm bilgilerin toplandığı yer olarak işlev görüyor Öğrenci İşleri Ofisi. Aynı zamanda Üniversite içinde gelişen, değişen durumlar Öğrenci İşleri aracılığı ile duyuruluyor öğrencilere. Öğrencilerin sorunları için ilk başvuru noktası burası. Öğle vakti olduğundan olsa gerek Sosyal Bilimler Fakültesi'nde Öğrenci İşleri Ofisi boştu. 

 
Eğitim Fakültesi'ni ziyaretimde beni karşılayan Öğrenci İşleri Ofisi'nden Jose Antonio idi. Sabah kahvaltısı arasıydı ve bölünerek gidiyorlarda bu ara için. Toplamda 17 çalışan olduğu için ofiste kalabalık bir grup kahvaltı edebildik beraber.
Daha önce belirttiğim gibi İspanyollar kendi dilleri dışında başka bir ikinci dil öğrenme eğiliminde olmamış genel olarak bizim kuşakta. Bu nedenle bu kalabalıkta konuşabildiğim iki kişi vardı. Bunlarda biri Uluslararası Ofis sorumlusu, bir diğeri de yine Öğrenci İşleri Ofisin'nde bulunan bölüm temsilci Jose idi. Bu yıl Erasmus değişim programı ile Işık Üniversitesi'ni ziyaret etmek istemiş Jose. Fakat 3 yıl önce başka bir Üniversite'yi ziyaret ettiğinden henüz sıra ona gelmemiş.
Yılda 68 idari personel Erasmus bünyesinde farklı Üniversiteleri ziyaret edebilir durumda Granada Üniversitesi'nden. Toplamda 3000'den fazla çalışanları olduğu için 68 kişide tekrar Jose'ye sıra gelmemesi sanırım normal.

 
Bu fotoğrafta Eğitim Fakültesi Dekanı'nı ziyaret ediyorum. Sayın Dekan, Jose Antonio Naranjo Rodriguez ile ayak üstü sohbet ettik. ( bölüm temsilcisinin adı da aynı, bu da bize tabiki Jose Antonio isminin Ali, Ahmet gibi çok kullanılır olduğunu gösteriyor ) Dr. Luengo iki kez İstanbul'u ziyaret etmiş ve tekrar Türkiye'yi görmek istiyor.

 
Yine üstte Eğitim Fakültesi'nin  Öğrenci İşleri Ofisi'ni görüyorsunuz. Görünen su sebillerinin görünmeyen yanında Uluslararası Ofis Sorumlusu'nun masası var. Bütün ofisi gören sol başta bir kapı da Öğrenci İleri Müdürü'nün odasına açılıyor. İlk gittiğimde ofis oldukça kalabalık ve kamaşık görünmesine rağmen, biraz vakit geçirince tanıdık geldi bu karışıklık.

 
Eğitim Fakültesi'nin girişini görüyorsunuz hemen altta. Gördüğü büyük tarihi bina ise, hemen altta,
Cartuja Manstırı..
 

Öğrenci kimlikleri kayıt esnasında bir kez veriliyor öğrenciye. Çalışan personelin ve öğrencilerin kimlik kartları çipli kart. Personel, kendi kimlik kartı hesabına para yatırıp, kantin harcamalarını bu karttan yapabiliyor. Öğrenci ve personel kimliklerinin fotoğraflarını görüyorsunuz. Hemen altta bulunan ön ve arka olmak üzere iki görüntü, çipli öğrenci kartı.

 
 
 
Üstteki öğrenci kartları ise dönemlik ya da yıllık gelen yabancı uyruklu öğrencilere  verdikleri kimlik. Herhangi bir anlam ifade etmese de kız öğrencinin kartı pembe iken erkek öğrencinin kartı yeşil burada. Diğer öğrencilerin kartları gibi çipli değil yabancı uyruklu öğrencilerin kartları.  














Personel kartları ise sürekli öğrencilerin kartlarına çok benzemekle beraber bazı farklılıklar var. Personel,  kart hesabına para yükleyip, okul kantininde ve okul içinde bu limiti harcayabiliyor. Yukarıda gördüğünüz kart Suzanna'nın iş kartı. Gördüğünüz gibi öğrenci kimliğinden farklı olarak fotoğraf ortada ve kartın sağ yanında iki farklı amblem var.

  
Hemen üst solda öğrencilerin duyuruları takip edebildiği bir ekran, merdiven başında yerini almış.Koridor geçiş alanlarında üst ortada olduğu gibi boş masalar öğrencinin kullanımına açık ve duvarda çok eskiyi hatırlatan, hala aktif pirizler. Ve 1812'den bu yana eski haline bağlı kalarak korunmuş bir sınıf, anayasa dersleri için yapılmış başlangıçta. Özel toplantılar ve dersler için Siyaset Bilimi ve Sosyoloji Fakültesi'nde hizmet veriyor. Derslik 19 Mart 2012 tarihi için 200. yıl anısına
yenilenmiş.
Her Fakülte'nin kendine ait bir kütüphanesi mevcut. Girişte güler yüzlü bir çalışan bizi karşılıyor. Öğrenciler kitap ödünç alma ya da yayın kopyalama hizmetinden otomatik olarak yararlanabiliyor. Altta gördüğünüz gibi bir öğrenci bir refarans dergisinden tarama yapıyor. Yine aşağıda gördüğünüz gibi, kitap ödünç alırken sadece kimliğinizin olması yeterli.
 
   
 
    
Önce kimliğinizi oktup sistemin sizi tanımasını sağlıyorsunuz. Sonra almak istediğiniz yayını ya da kitabı yine ekrana okutuyorsunuz. Ve en sağda gördüğünüz kısımdan bir çıktı alıyorsunuz. Aldığınız yayının ya da kitabın kaydını ve teslim etmeniz gereken tarihi gösteren bir çıktı bu.  

    

Bizim kütüphanemizde de olduğu gibi günlük gazete ve haftalık, aylık dergiler kütüphanede mevcut. Bazı çalışma masaları bir pano yardımıyla ortadan ayrılmış, karşınızda oturan öğrenciyi görmüyorsunuz. Ayak üstü yayın kontrolü için on line olabilecekleri bir alan da kütüphane girişinde mevcut.

 


 
 Eğitim Fakültesi'nin çok katlı ve büyük bir kütüphanesi olmasına rağmen daha fazla kitaba yer verebilmek için €52.000'luk bir harcama ile aşağıda fotoğrafı bulunan arşiv bandını yaptırmışlar. Hala yerleştirmeleri kütüphanenin alt katında devam ediyor.
 
     

Eğitim Fakültesi'ne ait kütüphane, Granada Üniversitesi'nin en büyük kütüphanesi mi bilmiyorum, fakat bu sisitemi satın alan ilk Fakülte olduklarını söylediler.




Jose'ye, Granada Üniversitesi'nin  çalışanı olmak nasıl ? diye sorduğumda gururla anlatıyor Jose. İspanya'da işsizlik hakim bir süredir ve bir işi olduğu için ne kadar şanslı olduğundan bahsediyor önce. 
Sonra devam ediyor; Granada Üniversitesi'nde  her yıl açılan farklı uzmanlık kursları var. Çalışan personelin bu kurslardan her yıl ikisine katılma hakkı olup, zorunlu değil. Eğer kurs bitimindeki sınavları geçerse, terfi etme şansını artırmış olup, geliri de buna göre şekilleniyor. Ne kadar çok öğrenir ve bilirsen ona göre değerlendirmiş oluyor kurum sizi. Bence en objektif olabilecek yaklaşımlardan biri, yetilerinize göre bir süre sonra iş yerinizde bulunduğunuz konumun ve kazancınızın şekillenmesi.


Eğitim Fakültesinde geçirdiğim bir kaç saatten sonra hemen karşısında bulunan La Cartuja'yı gezmek ve sonrasında şehri turlamak üzere ayrılıyorum...

 
Solda görmüş olduğunuz  tabela, yabancı uyruklu öğrencilerin çeşitli konularda sıkıntısı olduğunda başvurdukları bir birim.
Eğitim Fakültesi'nden şehre doğru yürürken yolum kesişti burası ile ve izin isteyip içeri girdiğimde tanıştığım iki öğrenci sıra numarası alıyorlardı bu esnada. Her türlü yardım isteklerinde öğrenciler buradaki ilgili birimlere başvuruyorlar. Öğrencilerin Granada'da kaldıkları süre içinde ihtiyaç duyabilecekleri; iş, konaklama, sağlık ve benzeri sorunları ile ilgileniyorlar.

 
 
Burada Javier Hernandez Andres ile tanışıyorum. Uluslararası Tanıtım Müdürü olan Javier, 11 Mayıs Cuma günü kutlayacakları  Erasmus 25. yıl çalışmaları için koşturuyordu. Ofisine doğru yürürken bir çok öğrenci de sıraya girmiş Uluslararası Ofiste bekliyordu. Javier ile samimi ve tanışık ilişkileri öğrencilerin sıkça buraya uğradığını düşündürttü bana. Sağdaki fotoğrafta gördüğünüz öğrenciler de hemen arkalarında bulunan numaratörden az önce bir hizmet birimi için sıra aldılar. Kısaca buradaki hizmetler hakkında sohbet ettikten sonra kızların fotoğraflarını çekmek için izinlerini alıyorum .
 


Kısa süren sohbetimizde Javier'in sıkça kurduğu bir cümle vardı. "Granada demek Granada Üniversitesi demek" . Gerçekten de öyle. Hemen bu birleşik hizmet kısmından çıkıp yolun karşısında bulunan tarihi yapıya bakmak için gittiğimde, buranın 15. yüzyılda inşaa edilen Hospital Real olduğunu öğreniyorum. Şu anda Rektörlük binası olarak kullanılan yapı aynı zamanda Granada Üniversitesi Kütüphanesini de içinde barındırıyor. Buradan bir kaç fotoğrafını görüyorsunuz hemen aşağıda.

   

Saat 14:00'de Sosyal Bilimler ve Politika Fakültesi, Uluslararası Ofis Sorumlusu Suzanna ile okul kantininde yemek için sözleştik. Rektörlük binasını, yani Hospital Real'i hayran hayran gezdikten sonra Gran Via'dan Fakülte'nin yolunu tutuyorum. Hemen altta fotoğrafını gördüğünüz yurt binasının önünde buluşuyoruz. Yurtlar yetersiz ve bir çok öğrenci için masraflı diyor Suzanna. Öğrenciler bir kaç kişi bir araya gelip ev kiralıyorlarmış genelde. Daha önce bahsettiğim, Ankara Üniversitesi'nden değişim programı ile Granada Üniversitesi'ne gelen Yağmur, farklı milliyetten 3 öğrenci ile bir evi paylaşıyordu. Eski ve bakımsız bir ev olduğu için Yağmur'a düşen pay aylık €175 idi. "İspanya'yı gezmek, rahat ve bakımlı bir evde konaklamaktan daha önemli benim için" demişti Yağmur.


Granada Üniversitesi kantininde yemek 14:00 ile 16:00 arasında servis ediliyor. Akdeniz usulü pişirilen sağlıklı ve lezzetli menüye dahil bir bardak şarap ya da gününe göre bira ile menü fiyatı €3,5. Hangi gün ne yemek olduğu, bizde de olduğu gibi, takip edilebiliyor web sayfasından. Farklı olarak yaptıkları bir şey var. Yemeğin içinde hangi malzemeler kullanılıyor ve nasıl yapıldığı bilgisi de mevcut web sayfasında. Öğrenciler spagetti olduğu zaman dolduruyormuş kantini. Aşağıdaki menüde kuru fasülye-patates-havuç-buğday yarması bir arada köri sosu ile kaynatılmış. Çok besleyici bir geleneksel çorba. Solda görünen ise sebze soslu balık. Salata, dondurma ve şarap eşlik ediyor yemeğe. €3,5'nun TL karşılığı şu anki kur ile 8,05 Lira.


Kantin yukarıda gördüğünüz yurt binasının sol alt katında. Bizim yemekhanemize göre daha küçük metrekare olarak. Fakat tek bir Fakülte'ye ait olması bunda etken sanırım. Aşağıda görmüş olduğunuz iki fotoğraf aynı masanın iki yanından çekildiği için kantinin büyüklüğü hakkında fikir verebilir. Sol tarafta ben ve Suzanna'nın kızını, sağda ise Suzanna ve eşini görüyorsunuz.
 
Yemekten sonra şehir merkezinde bulunan Hukuk Fakültesi'ni görmek üzere ayrılıyorum. Hukuk Fakültesi de yine tarih ile iç içe ve çok merkezi bir noktada. Zıraat Fakültesi olmamasına rağmen Botanik bir bahçe haline gatirmişler Hukuk Fakültesinin arka kısmını.

   
Burada dikkatimi çeken bir görseli fotoğrafladım ve özellikle paylaşmak istiyorum. Neden toplum yaşamını yazılı kanunlara, kurallara bağlamak gerekiyor, çok iyi anlatan bir görsel. "Ben" duygusunun hakim olduğu yaradılışımızda, bu duyguyu ne kadar kontrol altına alabilirsek o kadar barışçı ve paylaşımcı oluyoruz sanırım. Aksi takdirde aşağıda gördüğümüz bu kavganın bitmesi söz konusu değil...

                        
Bu yıl içinde Mayıs ayının sonuna gelmişken, kendim için yaptığım en güzel  eylem değişim programı ile tekrar ülke dışına çıkmaktı. Bir zamandır kurduğum bir cümle var; "İnsan bildiği kadar özgür, bilmediği kadar tutsak". Ve "Life Long Learning" yani "Ömür Boyu Öğrenme" başlığı altında yapılan bu ülkeler arası, yani kültürler arası, coğrafyalar, tarihler arası gel-git'ler, önce bireye, sonra bireyin içinde bulunduğu topluluğa uzakları yakın kılma şansı ve kötüyü iyiyle değiştirme imkanı sunmakta. Küreselleşmenin özümüzü unutturan yan etkisinden kurtulup, özümüzü diri tutarak, geliştirme, olgunlaştırma katkısını hayatımıza sokabilirsek, bu tür programlarla bireysel yolculuğumuzun daha renkli olacağından ve renklerin ışığının olduğumuz her yere yansıyacağından hiç şüphem yok.


2012-2013 akademik yılında Erasmus Personel Hareketliliği kapsamında Işık Üniversitesi'nin kontenjanının 6 kişiye yükseldiğini öğrendim AB ofisinden, buradan ilgilenen bütün çalışma arkadaşlarıma müjdeliyorum. "Just do it" !  diye ünlenen bir reklam vardı bir zaman. Aynı kipte ben de ısrarla söylüyorum; sadece yapın ve gidin. İlgilendiğinizde bu program ve süreç hakkında AB ofisi bilgilendiriyor sizi yeterince. Maddi desteği AB'nin fazlasıyla yeterli masraflar için. Katılımcı olmuş biri olarak ben de süreç içinde yardımcı olabileceğim her konuda bilgi paylaşımına açığım.


Son olarak çalışanı olduğum FMV ve Işık Üniversitesi yetkililerine çok teşekkür ediyorum bu imkanla bizi buluşturdukları ve destekledikleri için.


Saygı ve sevgilerimle...


Not: İspanya ile ilgili farklı başlıklarda hazırlayacağım sunumları da bloğumdan takip edebilirsiniz.