Hakkımda

Fotoğrafım
gelip geçerken kancasız oltama takılanlar;

29 Ağustos 2012 Çarşamba

Ünvan-sız !


Fotoğraf sanatçısı ve iş adamı Dora Günel, “Unvan-sız” isimli fotoğraf kitabını yayınladı. Günel, kitabında 141 siyah beyaz fotoğrafla, çalışanların iş ve sosyal hayattaki yaşam tarzlarının farklılıkları ve benzerliklerini anlatıyor

1970’li yılların sonuna doğru eğitimine devam ettiği Gazi Eğitim Enstitüsü Almanca Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde iken tezgahtar olarak çalışmaya başladığı BSH Ev Aletleri şirketinde şu anda eğitim ve ticari koordinasyon müdürü olan Dora Günel, tam bir fotoğraf aşığı. 37 yıl aynı şirkette yürüttüğü istikrarlı ve başarılı kariyerini, fotoğrafa olan ilgisiyle beslemiş. Geçtiğimiz ay, Dora Günel`in "Unvan-sız" isimli fotoğraf kitabı yayınlandı. Günel, kitabında uzun zaman birlikte çalışan iş insanlarının aslında birbirlerine olan yabancılıklarını da kare kare ele almış.

“Unvan-sız” dan bir kare..

İTÜ'lü öğrenciler !!!



Schneider Electric’in dünya çapındaki üniversite öğrencilerine yönelik “Çevreci Şehirler Yarışması”na bu yıl 1100 yarışmacı ve 550’den fazla takım katıldı. Brezilya, Çin, Fransa, Almanya, Hindistan, ABD, Rusya, Türkiye ve Polonya’dan gelen öğrencilerin katıldığı yarışmada İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Cansu Çelik ile Hasan Erdem Harman’ın “Şehirde Günışığı” isimli projesi 2. oldu

Dünya çapındaki üniversite öğrencilerinden, şehirler için hayati önem taşıyan konut, üniversite, perakende, su ve hastane sektörlerine yönelik uygulanabilir enerji yönetimi çözümleri tasarlamaları istendi. Nisan ayında 2. aşaması gerçekleşen yarışmanın en iyi 100 fikir ikinci tura çıkma şansını yakaladı. Bu aşamada ekipler fikirlerini geliştirmek için 5 hafta Schneider Electric içerisinden danışmanların, fikirlerini geliştirmeleri için ekiplere destek olduğu yarışmada, yenilikçi olduğu kadar sektöre değer katacak nitelikte ve gerçekleştirilmesi mümkün olan projeler finale kaldı. Finali Paris’de gerçekleşen yarışmanın ekiplerine Schneider Electric’in üst düzey yöneticileriyle temaslarda bulunma fırsatı ve Schneider Electric tesislerini ziyaret ederek çalışanların tecrübelerini birinci ağızdan paylaşma imkanı buldu.

Brezilya, Çin, Fransa, Almanya, Hindistan, ABD, Rusya, Türkiye ve Polonya’dan üniversite öğrencilerinin yer aldığı yarışmaya, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Cevher Hazırlama ve İmalat Mühendisliği Çift Ana Dal Öğrencisi Cansu Çelik ile İmalat ve Makine Mühendisliği Çift Ana Dal Öğrencisi Hasan Erdem Harman’nın “Şehirde Günışığı” isimli projesi dünya çapında 2. seçildi. Yarışmaya bu yıl Türkiye’den 76 öğrenci katıldı. Yarı final aşamasındaki ilk 100 takım içinde İTÜ’den 3 takım ve Boğaziçi Üniversitesi’nden 1 takım yer aldı.
YÖNETİCİLER MENTÖRLÜK YAPIYOR
Aynı zamanda her ülkeden IK direktörlerinin danışmanlık yaptığı başka bir ülke oluyor. 1. seçilen ülkenin danışmanı da Schneider Electric İK Direktörü Aylin Olsun idi. “Başvuru sürecinde iki kişilik ekip üyelerinden en az birinin kadın olması şartı aranan yarışmamızda, tüm dünyada şehir hayatının en önemli sorunsalı olan enerji yönetimi gündemine gençleri ve özellikle de kadın mühendis adaylarını dahil etmeyi amaçlıyoruz” Aylin Satun Olsun, 9 ay öncesinden başlayan planlama sürecinde yer aldıklarını 9 ülkeden işveren marka yöneticilerinin aylık bazda yaptığı konferans görüşmelerinde yarışmanın öncesinde tanıtımı, yarışma etapları ilerledikçe de başvurulan projelerin değerlendirilmesinde jüri görevini de yürüttüklerini anlatıyor.
9 ülkeden yapılan başvurularda ilk 100’e kalan yarı finalist takımlara Schneider Electric Global içerisindeki kıdemli yöneticiler arasından seçilen mentörler atandığını söyleyen Aylin Satun Olsun, finale doğru giden süreçte projeleriyle ilgili teknik ve ticari yönlendirmeler alma şansı bulduklarına dikkat çekiyor. Finale kalan 25 takım 3 günlük etap için Paris’teki genel merkezde misafir ediliyor.
EKİPTE EN AZ BİR KADIN ŞARTI
Ödüllendirilen projeler 25 takımın final sunumlarında juri olarak yer alan C-Level Schneider Electric Yönetim Komitesi tarafından değerlendirmeye alınıyor ve mevcut iş planları çerçevesinde hayata geçirilebilecek olanlar için çalışmalar yürütüyor. Hayata geçirilebilecek projelere sahip olan öğrenciler ayrıca bir iş teklifi de alarak ekibe dahil olma şansı yakalıyorlar.
Go Green in the City yarışması 3 yıllık bir proje. Aylin Satun Olsun, “2010 yılındaki finallerde yarışan 8 ülkeden 25 takımdan biri ODTÜ KKTC Kampüsü’nden 2 öğrencimizdi. Bu seneli finallerde İTÜ’den katılan bir takımımız “Şehirde Gün Işığı” projesiyle dünya 2.’si olarak değerlendirildi” bilgisini veriyor. “Schneider Electric olarak yarını yeşil inisiyatifleri hayata geçirerek şekillendirirken kadınların bakış açısına ve görüşüne ihtiyaç duyuyoruz” diyen Aylin Satun Olsun, şöyle devam ediyor: “Stajyer seçimlerimiz, işe alım stratejimiz ve terfi süreçlerini de içine alan yetenek yönetimi ajandamızda kadın adaylar önemli bir yer tutuyor.”
Gün ışığı ile kapalı alanları aydınlatacaklar
Türkiye’yi temsil eden proje " Şehirde Günışığı-Sunlight in the City". Bu Proje ile güneş ışığını elektriğe çevirmeden gün içinde aydınlatılma zorunluluğu olan kapalı otoparklar, metro istasyonları, tüneller gibi ortamların aydınlatılması için bir sistem geliştirildi. Projenin yaratıcıları ise İstanbul Teknik Üniversitesi İmalat Mühendisliği (Çift Anadal programı Mezunu) ve Cevher Hazırlama Mühendisliği 4. sınıf Cansu Çelik (23) ve İstanbul Teknik Üniversitesi İmalat Mühendisliği mezunu ve Makina Mühendisliği çift ana dal 4. sınıf öğrencisi Hasan Erdem Harman (23).

Harman, Schneider Electric'in üniversitede düzenlediği yarışma tanıtım etkinliğini gördüğünü ve enerji yönetimi ile ilgili yaratıcı fikirleri konu alan ve dünya çapında yapılacak bir yarışma olması nedeniyle çok heyecanlandığını dile getiriyor. Harman, “Yarışmanın Paris'de düzenlenecek olması ve kazananlara iş teklifi yapılacak olması bizi çok etkiledi.  Cansu ile beraber yaratıcı çözümler bulabileceğimizi düşünerek yarışmaya katılma kararı aldık. Öncelikle fikrimizi şekillendirip bunu proje olarak kapsamlı bir şekilde tamamlamak ve hazırlanan projeyi uluslararası bir ortamda sunmak kariyerimize önemli tecrübeler kattı. Uluslararası bir ortamda ülkemizi temsil ederek farklı kültürden arkadaşlarla tanışmak vizyonumuzu geliştirdi” diyor.

Çelik ise yarışma ile ilgili duygularını şöyle dile getiriyor: “Yarışma konusu oldukça etkileyiciydi ve daha yeşil bir dünya için enerji yönetimi çözümleri yapabilme fikri bizi çok heyecanlandırdı. Yarışmanın uluslararası platformda gerçekleşiyor olmasının, final sürecinin Paris'te gerçekleşecek olmasının ve yarışmanın ödülünün Schneider Electric tarafından garantilenen bir iş olmasının katılma kararı almamızda büyük bir etkisi oldu.” Çelik, kazandıkları bu başarı sayesinde hem üniversiteleri hem de Avrupa Birliği Bakanlığı tarafından tebrik mesajları aldıklarını belirtiyor. Çelik, “Böyle bir yarışmaya katılarak bundan sonraki kariyer yolculuğumuzda fark yaratarak ilerleyebileceğimizi kendimize farklı bir vizyon ve değer kattığımızı düşünüyoruz” yorumunu yapıyor.

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Hiroşima !

Bugün Hiroşima’ya atom bombası atılmasının 67. yıldönümü.

67 yıl önce, 8:15'te Hiroşima cehenneminde  bütün saatler durmuştu


Nükleer karşıtlığının giderek büyüdüğü ülkede ABD bombardıman uçağı Enola Gay’in 140 bin insanın ölümüne yol açan atom bombası hemen üstte...

Frida Kahlo

 yaptığı düşüğü anlatan karakalem eskizini yaşlı gözlerle seyrine daldığım kadın...


Chavela Vargas


                            "Bu dünyada Chavela için yeterince büyük bir sahne olduğunu sanmıyorum"                  
                             Pedro Almodovar

Metin Erksan

Metin Erksan'ı kaybettik...


" Resmin sen değilsin ki. Resmin benim dünyama ait bir şey. Ben seni değil, resmini tanıyorum. Belki sen benim bütün güzel düşüncelerimi yıkarsın. Ben resmine değil de sana aşık olsam ne olacaktı ? Belki de alay edecektin benimle. Halbuki resmin bana dostça bakıyor, iyilikle bakıyor ve ebediyen bakacak." ...
Sevmek Zamanı

Demişti; 1989, Argos No:12
“Şimdi bir de ‘biz yeni sinema kuracağız’ diye ortaya atılanlar var. Olmaz. Yeni bir sinema kuramazsın. Topyekun eskiyi sen bırakacaksın, inkâr edeceksin ve sinema kurmaya kalkacaksın. Türkiye’de gerek milli sinema taraftarlarının gerekse uluslar arası sinema taraftarlarının yaptığı çok büyük hatalar vardı. Geçmişi tamamen inkâr edip geçmişi tamamen unutturmaya çalışıp yeni bir sinema kurmak. Bu olmaz ve olmadı nitekim. Türk sineması nasıl film yapar? Türk sineması nedir? Bunun üzerinde bugüne kadar da ne sinemanın içindeki kişiler -bir iki kişi haricinde, ben varım bunların başında- ne de sinemanın örgütleri durmadı. Şöyle böyle on beş yıldır Türkiye’de üniversite öğrenimi var, hiçbir üniversite durmadı bunun üzerinde. Üniversite dışında birtakım araştırmacılar var onlar da durmadılar.”

Atilla Dorsay ;
"Herhalde Türk sinemasında yaratıcı yönetmen kavramının ilk ve olasılıkla hala en güçlü örneğidir. Tutkularıyla, saplantılarıyla, biçimsel kaygılarıyla, kendince toplumsal ve siyasal meselelere olan ilgisi ve bunu alabildiğince bireysel bir tavırla birleştirme özelliğiyle benzersiz bir insandı. Belki başlıca kusuru ya da talihsizliği zamanından önce doğması sayılabilir."

8 Haziran 2012 Cuma

bir düşün, hayal et...

Her ne kadar şarkı sözlerinin Lennon'un daha barışçıl bir dünyaya dair umutlarından doğduğu düşünülmüş olsa da, aslında şarkının nakaratı Yoko Ono tarafından daha Lennon'la tanışmadan önce çeşitli şiirlerinde ve Grapefruit isimli kitabında kullanılmıştı. Nakaratın ilham kaynağı 2. Dünya Savaşı sırasında, Ono'nun Japonya'da geçirdiği çocukluğu, bu döneme verdiği tepkidir. Lennon, birkaç sefer, şarkının sözleri için her ikisinin de (Yoko Ono'nun da) anılması gerektiğini belirtmiştir.
2000 yılında ise İngiliz televizyon kanalı Channel 4 tarafından yapılan oylamada bir numaya yükselmiş 100 parça arasında birinci seçilmiştir... W 


..hayal et bütün insanların bugün için yaşadığını...


 Cennetin olmadığını hayal et
Eğer denersen bu kolay
Altımızda cehennem yok
Üstümüzdeyse sadece gökyüzü var
Hayat et bütün insanların
bu gün için yaşadığını...
Hiç ülke olmadığını hayal et
Bunu yapmak zor değil
Öldürecek ve uğruna ölecek bir şey yok
Ve din de yok
Hayal et bütün insanların
hayatı barış içinde yaşadığını
Mülkiyetin olmadığını hayal et
Yapabilir misin merak ediyorum
Hırsa ve açgözlülüğe gerek yok
İnsanların kardeşliği
Hayal et bütün insanların
Tüm dünyayı paylaştığını
Benim bir hayalci olduğumu söyleyebilirsin
ama tek ben değilim
Umarım bir gün sen de bize katılırsın
Ve dünya tekvücut olarak yaşar...

6 Haziran 2012 Çarşamba

Bohem Rapsodisi

kontrolümüz dışında içine düştüğümüz örgütlü  ilk ve son eylem, gelmek ve gitmek, anlar, doğum ve ölüm, haydan gelip huya gitmek, varlık ve yokluk, ve bilmediğimiz bir boşluk yarın...masum doğup suçlu ölmek, "orjinal olarak doğup, kopya olarak ölmek", nereden geldim ve nereye? ve neden? bırakın gideyim, bismillah! ve zıtlıkların dengesinde ayak diremek, ÖTE'denBERİ..

Parçada sırayla giriş, balad, gitar solo, opera, rock ve bitiriş bölümleri yer alır. Alışılmadık yapısına rağmen önemli ticari başarı kazanan parça, Queen için bir dönüm noktası oldu ve grubun dünyanın gelmiş geçmiş en iyi rock grupları arasında yer almasını sağladı. Parça için çekilen müzik klibi de ses getirmiş, sonraki çalışmalara öncülük etmiştir. 2000 yılında Guiness World Records da son 50 yılın en iyi rock şarkısı ödülüne layik görülmüştür. W

ÖTE'denBERİ  Queen


Bohem Rapsodisi

Bu gerçek hayat mı?
Yoksa sadece rüya mı
İki arada kalmış
Gerçeklerden yok kaçış
Gözünü aç, gökyüzüne bak ve gör;
Serserinin tekiyim ama sempatiye ihtiyacım yok
Çünkü sempati benim
Çünkü haydan geldim huya giderim, biraz aşağı biraz yukarı
Rüzgar ne yönden eserse essin mühim değil
Anne demin bir adam öldürdüm
Başına silah dayadım, tetiği çektim ve o şimdi ölü
Anne, hayat daha yeni başlamıştı
Ama gidip herşeyi mahvettim
Anne seni ağlatmak istemedim
Eğer yarın bu vakit dönmüş olmazsam
Güçlü ol, birşey olmamış gibi dur
Çok geç, vakit geldi
Beni sarsacak titreşimler gönderir, durmadan ağrır tüm bedenim
Elveda herkese gitmem gerekli
Hepinizi geride bırakmam ve gerçekle yüzleşmem gerekli
Anne, hayır ben ölmek istemiyorum
Zaman zaman hiç doğmamış olmayı diliyorum
Bir adam silueti görüyorum.
Korkak soytarı Scaramouche Fandango dansı edecek misin
Yıldırım ve şimşekler korkutuyor beni
(Gözetle) gözetle gözetle,bu devrimin habercisi
Asilzadem, Ben zavallı biriyim ve kimse sevmez beni.
O gariban bir ailenin zavallı bir çocuğu
Bu çirkinlikten ayırın onun hayatını
Haydan gelen huya gider, bırakın da gideyim
Bismillah! Seni bırakmayacağız.
(Bırakın gitsin) Bismillah! Seni bırakmayacağız.
(Bırakın gitsin) Bismillah! Seni bırakmayacağız.
(Bırakın gideyim) Seni bırakmayacağız.
(Bırakın gideyim) Seni bırakmayacağız.(Bırakın gideyim)Ah
Tanrım,aman Tanrım, bırak gideyim
Şeytan bir iblisini bana ayırdı bana ayırdı
Demek beni taşlaştırıp gözümden vuracaktın
Demek beni önce sevip sonra ölüme bırakacaktın
Bebeğim bunu bana yapamazsın
Buradan çıkıp gitmek zorundayım buradan çıkmalıyım
Hiçbirşeyin önemi yok benim için, herkes görebilir bunu
Hiçbirşeyin önemi yok benim için
Hiçbirşeyin önemi yok benim için
Rüzgar ne yönden eserse essin

Queen


Queen'in logosu Freddie Mercury tarafından ilk albüm piyasaya sürülmeden önce yaratıldı. Logoda tüm üyelerin zodyak simgeleri kullanılmıştır; Deacon ve Taylor'u temsilen iki aslan, May'i temsilen bir yengeç ve Mercury'nin başak burcundan olması nedeniyle 2 adet peri. İki aslan tarafından kucaklanmış olan "Q" harfinin ortasında bir taç ve tüm bunların üzerinde büyük bir anka kuşu bulunmaktadır. W

ÖTE'denBERİ,


müzik tutku ile birleşirse...

5 Haziran 2012 Salı

zamanla düşenler


                                 Zamanın insan eline direnemeyen toprak ana, taşa teslim olurken...
                                 Çizer'e saygı duruyoruz...

zamana yenik düşenler

4 Haziran 2012 Pazartesi

Sierra Neveda

                  Granada'dan Sierra Neveda'ya göz kırptım...
                  Mayıs güneşine inat, soğuk beyazlarını giymiş salınıyor, şehri seyirde...

ALHAMBRA












 

 














Hugo Von Hofmannsthal

Stefan Zweıg'in anıları canlanıyor "Dünün Dünyası'nda...
Zweig; "Anlatacaklarım sadece benim yazgım değil, bütün bir neslin yazgısı" derken, 20. yüzyılın ilk yarısında, aşırılıkların ve yıkımların orta yerinde, düşün dünyasında yaşananları bütün canlılığı ile gözler önüne seriyor.. Can Yayınları / Dünün Dünyası - Arka kpk...

"Dünün Dünyası'nda, döneminin genç dahisi bir yazar ile tanıştırıyor bizi Zweig...


Hugo Von Hofmannsthal...
Schniztler şöyle anlatır yazarın dehası karşısındaki şaşkınlığını;
 "Ben, hayatımda ilk kez doğuştan dahi olan biriyle karşılaştığımı hissediyordum, tüm yaşamım boyunca da böyle bir şeyi bu kadar güçlü bir şekilde ikinci kez hissetmedim".

Stefan George'nin övgüsünü de aynen şu şekilde ve aynen katılarak aktarıyor Zweig,
"melodik şarkının ve karşılıklı konuşmada kıvrak üslubun kaşifi".

Ve şairin mükemmelliği tartışılmaz dizlerinin ahengine "Bazıları" ile selam veriyorum ben de ÖTE'denBERİ'de





BAZILARI
Kuşkusuz ölmek zorunda bazıları aşağıda,
Gemilerde ağır küreklerin çekildiği yerde.
Bazıları ise oturur yukarda dümen başında,
Uçan kuşları ve yıldızları dalar seyre.

Hep yorgun bir bedenle yatmakta bazıları
Karmaşık yaşamın ta köklerinde.
Bazılarına ise koltuklar sunulmakta
Kraliçelerin yanıbaşında,
Sanki evlerindeymiş gibi rahat
Başı hoş eli boş otursunlar diye.
Derken bir gölge düşüverir o yaşamdan
Bu yaşamdakilerin üstüne.
Kenetlenir birbirine hava ve toprak gibi
Rahat yaşayanlarla zorda olanlar.

Atamıyorum göz kapaklarımdan,
Unutulan halkların yorgunluğunu.
Uzak tutmam ürkmüş ruhumdan,
Irak yıldızların sessiz süzülüşünü.

Başka yazgılar dokunmakta benimkinin yanısıra
Oynamakta varlık onlarla bir yumak gibi
Benim payıma düşenler ise bu yaşamda,
Uzun alevler ve ince sazlardan biraz fazla.

30 Mayıs 2012 Çarşamba

bazen...


bazen deniz olur bir şarkı,
dertlerinizin yüzdüğü son ses bir deniz...
ses,
siz,
sizce,
ses-siz-ce kulaç atarsınız, 
kramplar içinde tuzlu nakarat,
dalgalar yükselir üstünüze,
çığlık çığlığa,
ne vakit aynı şarkıya düşseniz,
boğulursunuz...

29 Mayıs 2012 Salı

IMANY

Ankara'dan İstanbul'a dönüş yolunda ismi uzunluğundan lazım değil arkadaşım, sarılmış telefona, bağırınıyor, "Imany geliyormuş, ne zaman, nereye" diye. Şaşkın ben, bakınıyorum hemen ofis kulağımızın çınlayan sesine... 1 Haziran'da KüçükÇiftlik Park'ta sahne alıyormuş meğer 2011 yılında "The Shape Of a Broken Heart" albümüyle Altın Plak Ödülü'nün sahibi Imany. Biletler için çoktan geciktiğimizi düşünerek ben, hemen buradan bir şarkı uçuruyorum Aslı Cevahir Arabacı Keleşabdioğlu'na :) dinle ama...


Malaga / Mercado Central De Atarazanas

                                                                                          
           Malaga'da bir pazar yeri girişi. Arap mimarisi'nden miras kalmış bütün heybetiyle...hemen altta süslü duvarları, girişinde ve çıkışında pazarın renklerine ayna olup, pazarın renkleri ile yarışıyor... ÖTE'den BERİ beslendiğimiz denizana'ya lezzet durağından selam olsun...





















           

asabiyim ben!


Alhambra'da bir yorgun... / İspanya
      dünyanın çocuk yüzleri de zamana uymuş, ASABİYET
              her yerde hüküm sürüyor....          


Granada sokaklarında bir gezgin, kızgın...


TAPAS

Eskiden kadehlerine sinek girmesin diye üstünü bir dilim ekmekle kaparmış İspanyollar. Zamanla üstüne ufak tefek atıştırılacak şeyler de eklemeye baslamışlar. Tapas buradan türemiş. Tapa İspanyolca da kapak anlamında. Aynı İtalyanca'dan aldığımız tıpa ya da tapa gibi. Bizim mezelere kıyasla çok yeni bir kültür olduğunu söylemek mümkün. Andalucia'da 19. yüzyılın 2. yarısında ortaya çıkmış. Tapeo denilen bir adetleri var. Bardan bara dolaşarak değişik
tapaslar denemek. Bununla birlikte çeşitli barların özel tapasları var ve ona göre müdavimleri oluşmuş. 

Mayıs 2012 Granada ziyaretimde tanıştım "tapas" ile. Hem de tam yabancı tanışması. Tapas istediğmde,  bir porsiyon gelecek önüme sanmıştım. Meğer üstte not düştüğüm gibi meze vari bir yiyecek bütünüymüş tapas. Bana göre atıştırmalık demek daha yakışır. O vakit tapas yapan bir cafe - bar bulup oturmalıydım. La Alacena de Tapas'ta, İspanyol iki bayanın hemen önündeki masaya oturdum ve sordum kendilerine;
 "yabancı birisi hangilerini mutlaka yemeliydi acaba?".
Aşağıda fotoğrafladığım gibi, üçünü özellikle önerdiler bayanlar ve masayı donattım bende. paella, tortilla ve croquetas ile...


Efendim meğer adap öyle değilmiş. Herhangi bir İspanyol lokantasına ya da cafe - bar'a gittiğinizde su da isteseniz bir parça yiyecek verilirmiş yanında. Menü'den seçme şansınız da var tabi.

Bir küçük birayla ben üç farklı tapas'ı yuvarladım ama usulü öğrendiğimde Mabel 'den, çok güldüm bir gün önceki halime.

Mabel Vigil Monllas, Granada
kızarmış ekmek üstü salamura balık,
yeşil zeytinle birlikte


Bu tecrübeden sonra büyük bir keyifle, her kadehin ardından yeni kadehle gelecek yeni lezzetleri merak ederek içtim.